Sessiz Çığlık: Akran Zorbalığının Görünmeyen Yüzü
Okulların kapıları yeni eğitim-öğretim yılı için aralandı. Bahçelerde yankılanan çocuk kahkahaları, taze defter kokuları, koridorlardaki telaşlı adımlar… Hepsi yeni bir başlangıcın işaretleri. Ancak bu canlı manzaraların arasında çoğu zaman fark edilmeyen, sessiz ama derin yaralar açan bir sorun da gizleniyor: akran zorbalığı.
Zorbalığın Günlük Hayattaki İzleri
Bir öğrenciyi teneffüste yalnız başına otururken görebilirsiniz. Elinde defterini sıkıca tutarken gözlerini kaçırır, başını öne eğer. Arkadaşlarının oyun davetlerine katılmamak için bahaneler üretir. Belki midesinin ağrıdığını söyler, belki öğretmenine ders aralarında sık sık baş ağrısından şikâyet eder. Bu görüntü, çoğu zaman sıradan bir yorgunluk ya da çocukluk huysuzluğu gibi algılansa da aslında derinlerde zorbalığın izlerini taşır.
Bilimsel Gerçekler
Türkiye’de ve dünyada yapılan araştırmalar, her 3 öğrenciden 1’inin okul hayatında en az bir kez akran zorbalığına maruz kaldığını ortaya koyuyor. Bu yalnızca fiziksel şiddetle sınırlı değil; sözlü alay, sosyal dışlama, dijital ortamda küçük düşürme gibi birçok farklı biçimde karşımıza çıkıyor.
Amerikan Psikoloji Derneği’nin verilerine göre zorbalığa uğrayan öğrencilerde depresyon ve kaygı bozukluğu oranı %70’e kadar yükseliyor.
Avrupa Okul Araştırmaları Konsorsiyumu’nun raporlarına göre ise siber zorbalığa maruz kalan çocukların akademik performansında belirgin düşüş gözleniyor.
Velilerin Gözüyle
Veliler için en kritik aşama, çocuğun sessiz çığlığını duyabilmektir. Okula gitmek istememe, ani öfke patlamaları ya da içine kapanma gibi davranış değişiklikleri alarm niteliğindedir. Burada yapılması gereken, çocuğu sorgulamak değil, anlamaya çalışmaktır. Onu güvenli bir iletişim ortamında dinlemek, çözüm yolundaki ilk adımdır.
Öğretmen ve Okulun Rolü
Akran zorbalığı bireysel bir sorun olmaktan çok, kurumsal önlemler gerektiren bir toplumsal meseledir. Rehberlik servislerinin aktif çalışması, öğretmenlerin zorbalık belirtilerini fark edebilmesi ve okul yönetimlerinin kararlı politikalar uygulaması, bu sorunun çözümünde hayati rol oynar. Örneğin; bazı okullarda uygulanan “Empati Atölyeleri” ve “Akran Destek Programları” sayesinde öğrenciler arasında dayanışma kültürü artırılmış, zorbalık vakalarında %40’a varan azalma kaydedilmiştir.
Toplumsal Bir Sorumluluk
Unutulmamalıdır ki her çocuk, güvenli bir eğitim ortamında öğrenme hakkına sahiptir. Bir çocuğun onurunun kırılması, yalnızca o anki ruh halini değil, gelecekteki kişiliğini de şekillendirir. Zorbalığın mağduru olan çocuk, çoğu zaman sessizce büyür; ama o sessizliğin içinde toplumun geleceğini etkileyen büyük fırtınalar saklıdır.
Sonuç olarak, akran zorbalığı yalnızca mağdur öğrenciyi değil, hepimizi ilgilendiren bir meseledir. Çocuklarımızı dinlemek, okulları daha güvenli hale getirmek ve toplumsal duyarlılığı artırmak, gelecek nesiller için atılacak en kıymetli adımdır. Çünkü hiçbir çocuk, sırf farklı olduğu için alay edilmemeli; hiçbir çocuk, arkadaşlarının oyununda yalnız bırakılmamalıdır.
Emine Çavuş
YORUMLAR