Küresel çapta iklim değişikliğinin yıkıcı etkileri her geçen gün daha belirgin hale geliyor. Bilim insanları, artan kuraklık ve yükselen deniz seviyelerinin 2030 yılına kadar milyonlarca insanı yerinden edeceğini ve kitlesel göçlere yol açacağını belirtiyor. Bu çarpıcı uyarının en önemli muhataplarından biri de, 2030’da “su kıtlığı çeken” ülkeler arasına girme riskiyle karşı karşıya olan Türkiye.
Milyonlarca İklim Göçmeni Kapıda
Birleşmiş Milletler (BM) ve çeşitli uluslararası araştırma kuruluşlarının son raporları, iklim değişikliğinin doğrudan bir sonucu olarak ortaya çıkan su kıtlığı ve deniz seviyesi yükselişinin, önümüzdeki 5 yıl içinde küresel çapta ciddi bir iklim göçü dalgasını tetikleyebileceğini ortaya koyuyor. Özellikle Sahra Altı Afrika, Güney Asya, Latin Amerika ve Pasifik Adaları gibi bölgeler, yaşanmaz hale gelen topraklar ve azalan su kaynakları nedeniyle milyonlarca insanın evlerini terk etmek zorunda kalacağı en riskli alanlar olarak gösteriliyor.
Bilim insanları, tarım alanlarının çölleşmesi, içme suyu kaynaklarının tükenmesi ve kıyı bölgelerinin sular altında kalmasının, sadece ekonomik değil, aynı zamanda siyasi ve sosyal istikrarsızlığa da yol açabileceği konusunda uyarıyor. Bu durum, mevcut göç rotaları üzerinde daha büyük bir baskı oluştururken, yeni insani krizleri de beraberinde getirebilir.

Türkiye İçin Kritik Eşik: 2030
Türkiye, küresel ısınmadan en çok etkilenen Akdeniz havzasında yer alması nedeniyle bu risklerden payını alıyor. Son yapılan iklim projeksiyonları, ülkenin 2030 yılına kadar “su kıtlığı çeken ülke” statüsüne girebileceğini gösteriyor. Bu, kişi başına düşen kullanılabilir su miktarının yılda 1000 metreküpün altına düşmesi anlamına geliyor.
Türkiye’de yaşanan ve son 65 yılın en şiddetlilerinden biri olarak kayıtlara geçen kuraklık, bu uyarıların ciddiyetini gözler önüne seriyor. Özellikle tarımsal üretimde görülen düşüşler, barajlardaki su seviyelerinin kritik sınırlara gerilemesi ve yer altı sularının hızla tükenmesi, su yönetiminde acil ve kapsamlı stratejilere ihtiyaç duyulduğunu gösteriyor. Eğer gerekli önlemler alınmazsa, 2030’lu yıllardan itibaren Türkiye’nin de iç göç ve hatta bölgesel çapta su kaynaklı çatışmalarla karşı karşıya kalabileceği belirtiliyor.
Acil Önlem Çağrısı
Uzmanlar, bu küresel krizle mücadele etmek ve olası felaketleri önlemek için acil önlemler alınması gerektiğini vurguluyor:
- Su Yönetiminde Kapsamlı Reformlar: Tarımsal sulamada verimliliğin artırılması, atık su arıtma ve geri dönüşüm sistemlerinin yaygınlaştırılması, yağmur suyu hasadı gibi uygulamaların teşvik edilmesi gerekiyor.
- İklim Uyum Stratejileri: Kentlerin ve altyapıların değişen iklim koşullarına adapte edilmesi, kuraklığa dayanıklı tarım ürünlerinin geliştirilmesi önem taşıyor.
- Fosil Yakıtlardan Hızla Vazgeçme: Küresel ısınmanın ana nedeni olan fosil yakıt kullanımının azaltılması ve yenilenebilir enerjiye geçişin hızlandırılması, uzun vadeli çözümler için kritik.
- Uluslararası İş Birliği: Sınıraşan suların yönetimi ve iklim göçmenleri sorunu gibi konularda ülkeler arası iş birliğinin güçlendirilmesi gerekiyor.