Gülseren KARAPINAR-Feridun AÇIKGÖZ/İSTANBUL, – YÜKSEKÖĞRETİM Kurulu (YÖK) Başkanı Prof. Dr. Erol Özvar, YÖK ile İstanbul Sanayi Odası (İSO) arasında Meslek Yüksekokulları (MYO) iş birliği protokolü imza törenine katıldı. Törende konuşan Özvar, “Bütün bu çalışmalar neticelendiğinde, pek çok programda, arzu eden ve başarılı olan öğrencilerimizin lisans öğrenimini 3 yıl içinde bitirmesi mümkün hale gelecektir. Biz arzu ediyoruz ve istiyoruz ki başarılı öğrenciler daha erken mezun olabilsinler. Üniversitelerimiz bilhassa artık ikmal kursuna dönen yaz okullarını kesinlikle ortadan kaldırmalı” dedi.
YÖK (Yükseköğretim Kurulu) ile İstanbul Sanayi Odası (İSO) arasında, Meslek Yüksekokulları (MYO) iş birliği protokolünün imzalandığı, ‘Küresel Rekabette Türkiye için Nitelikli İnsan Gücü ve Yenilikçi Ekosistem: Yeni YÖK Vizyonu ve Üniversite-Sanayi İş Birliğinde Dönüşüm’ gündemiyle Odakule Fazıl Zobu Meclis Salonu’nda düzenlenen İSO Meclisi 2025 Yılı Ekim Ayı Olağan Toplantısı’nda Yükseköğretim Kurulu (YÖK) Başkanı Prof. Dr. Erol Özvar konuştu. YÖK ile İSO arasında Meslek Yüksekokulları (MYO) iş birliği protokolünün de imzalandığı Meclis toplantısına Hakkari Valisi Ali Çelik, İstanbul Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Osman Bülent Zülfikar, Yıldız Teknik Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Eyüp Debik, Boğaziçi Üniversitesi Rektör Prof. Dr. Mehmet Naci İnci, Marmara Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mehmet Emin Okur, İstanbul Üniversitesi Cerrahpaşa Rektörü Prof. Dr. Nuri Aydın ,İstanbul Sanayi Odası (İSO) Başkanı Erdal Bahçıvan ve Yüksekova Ticaret Sanayi Odası Meclis Üyeleri de katıldı.
‘7 İLİMİZDE PİLOT UYGULAMALAR BAŞLATILACAKTIR’
Yükseköğretim Kurulu (YÖK) Başkanı Prof. Dr. Erol Özvar, “Bugün burada, ülkemizin üretim gücü ile bilgi gücünü aynı zeminde buluşturacak, yükseköğretim sistemimiz açısından mühim ve kıymetli bir adımı birlikte atıyoruz. İstanbul Sanayi Odası ile imzalayacağımız bu iş birliği protokolü, üniversitelerimizle sanayi dünyamız arasında kalıcı ve sistematik bir köprü kuracaktır. Bu protokolün temel amacı; üniversitelerimiz ile sanayimiz arasındaki iş birliğini sistematik, sürdürülebilir ve ölçülebilir hale getirmek, sanayimizin Ar-Ge, inovasyon ve sürdürülebilirlik kapasitesini artırmak, nitelikli insan kaynağı yetiştirilmesini güvence altına almak, üniversitelerdeki bilgi birikimini üretimle buluşturmak, meslek yüksekokullarının sanayiyle birlikte yönetilmesini ve müfredatların sektör ihtiyaçlarına göre güncellenmesini sağlamaktır. Yükseköğretim sistemimizde, istihdamla doğrudan bağlantılı, uygulama temelli bir eğitim anlayışını benimsiyoruz. Bu doğrultuda, bu dönem için belirlediğimiz en önemli gündem başlıklarından biri, ön lisans ve lisans düzeylerini kapsayacak şekilde işyerinde uygulamalı eğitim modelinin bütün üniversitelerimize yaygınlaştırmaktır. Bugüne kadar amacına hizmet etmeyen veya verimsiz kalan staj uygulamalarını, doğrudan üretim süreciyle bütünleşmiş işyeri temelli mesleki eğitime dönüştürmek üzere tedbirler almaya başladık. Öğrencilerimizin 20-30 gün gibi kısa süreli ve verimliliği hem öğrenci hem firmalar için tartışmalı stajlarının yerine daha kapsamlı, iyi yapılandırılmış ve sektörle iç içe bir staj sisteminin kurulması gerekmektedir. Bunun için, staj uygulaması olan önlisans programlarında 3+1 veya 2+2 ve lisans programlarında ise 7+1 veya 6+2 gibi modelleri hayata geçirmenin uygun olacağını düşünüyor ve bu sistemi yavaş yavaş taliplisi olan üniversitelerde uygulamaya başladığımızı sislerle paylaşmak isterim. Bu modeller eğitim sisteminde köklü değişiklikleri değil, fakat sistem içinde beceri kazandıracak uygulama ve tecrübelere ağırlık vermektedir. Bunları uygulamaya başladığımızda öğrenciler, yalnızca sınıfta değil; doğrudan iş hayatının içinde, gerçek üretim ortamlarında deneyim kazanacaklar. Bu sayede mezunlarımız, daha donanımlı, üretken ve istihdam odaklı bireyler haline gelecektir. Bu model, aynı zamanda üniversite-sektör iş birliğini ciddi ölçüde güçlendirecektir. Hiç şüphe yok ki işyerinde mesleki eğitime daha fazla ağırlık vermek sektörlerimizin, işyerlerinin kapasiteleri ölçüsünde mümkün olabilecektir. Bu kapsamda Konya, Gaziantep, İstanbul, Bursa, Kocaeli, İzmir ve Ankara olmak üzere 7 ilimizde pilot uygulamalar başlatılacaktır. Bu illerdeki üniversitelerimizin mesleki eğitimine yönelik öğrenci sayıları, işletmelerin üretim ve istihdam potansiyeli, sektörlerin uygulamalı eğitim imkânları detaylı biçimde analiz edilerek kapsamlı bir envanter hazırlanmaktadır. Sektör bazlı sınıflandırmalar ve eşleştirmeler yapılarak öğrencilerimizin nitelikli uygulama alanlarına erişimini sağlayacak güçlü bir altyapı kurulmaktadır. Bu büyük dönüşüm, yalnızca Yükseköğretim Kurulu’nun değil; Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, Hazine ve Maliye Bakanlığı, Cumhurbaşkanlığı Strateji ve Bütçe Başkanlığı, Türkiye Odalar ve Borsalar Birliği ve tüm ticaret ve sanayi odalarının üyelerinin aktif katılımıyla, güçlü bir ortaklık modeliyle yürütülecektir. İlk etapta 7 ilde başlayacak olan bu uygulamalı eğitim modeli, alınacak sonuçlara göre tüm ülke geneline yaygınlaştırılması planlanmaktadır. Amacımız sadece meslek yüksekokullarında değil, lisans programlarında da işyeri temelli eğitimi kurumsallaştırmaktır. İstanbul Sanayi Odası ile bu konuda yapacağımız iş birliğinin son derece mühim olduğunu, bahsettiğim pilot illerdeki çalışma için öncü olacağını özellikle ifade etmek isterim. Bu noktada, geçmişte büyük başarı sağlamış OSB-MYO modelimiz bizim için güçlü bir referanstır. Organize Sanayi Bölgelerinde açtığımız meslek yüksekokulları, öğrencilerin edindikleri teorik bilgiyle beraber iş yeri ortamında üretim sürecine katılarak beceri kazanmasını sağlamakta ve mezuniyet sonrasında öğrencilerine imkan verdiği yüksek istihdam oranlarıyla dikkat çekmektedir. Bu modeli daha fazla yaygınlaştırmak için ülke genelinde çalışmalarımız devam etmektedir” dedi.
‘ARZU EDEN VE BAŞARILI OLAN ÖĞRENCİLERİMİZİN LİSANS ÖĞRENİMİNİ 3 YIL İÇİNDE BİTİRMESİ MÜMKÜN HALE GELECEKTİR’
Özvar, “Yükseköğretim sistemimizde başlattığımız bir diğer reform programı hakkında kısaca bilgi vermek isterim. Lisans düzeyinde de program içeriklerini daha fazla uygulamalı, proje ve araştırma odaklı bir yapıya kavuşturma düşüncemize uygun olarak bazı programlarda teorik yoğunluğun azaltılması ve sadeleştirmeye gidilmesi yönünde somut adımlar atmaya başladık. Bu çerçevede, AKTS sisteminin yeniden değerlendirilmesi ve ders yüklerinin öğrencilerimize nitelikli beceriler kazandıracak şekilde yeniden yapılandırılması önceliklerimiz arasında yer almaktadır. Bunların yanında, yaz okullarının asli işlevlerine dönmesi ve başarılı öğrencilere üst dönemlerden ders almaya imkan verecek şekilde yeniden yapılandırılması da gündemimizdeki önemli başlıklardandır. Bütün bu çalışmalar neticelendiğinde, pek çok programda, arzu eden ve başarılı olan öğrencilerimizin lisans öğrenimini 3 yıl içinde bitirmesi mümkün hale gelecektir. Biz arzu ediyoruz ve istiyoruz ki başarılı öğrenciler daha erken mezun olabilsinler. Üniversitelerimiz bilhassa artık ikmal kursuna dönen yaz okullarını kesinlikle ortadan kaldırmalı. Bunun yerine yaz okulları üst sınıflardan ders alacak şekilde yapılandırılmalıdır. Öğrencilerimiz vize, final ve bütünleme sınavlarına girmektedir. Yaz okulları ilave bir bütünleme sınavı veren kurs olmaktan çıkarılmalıdır. Bu konuda yüksek öğretim kurumlarımızla, üniversitelerimizde bu konudaki irademizi paylaştığımızı da sizlere ifade etmek isterim. Mevcut haliyle daha kısa süre içerisinde öğrencilerimizin daha erkenden mezun olmasına engel olmadığı gibi aksine imkanda vermektedir. Bu tespitlerin ardından müfredat güncellemeleri, iş yeri eğitimi uygulamaları ve staj modelleriyle sektörün beklentilerini karşılamayı hedefliyoruz. Bu teknik becerilerin tespitini ülke genelinde İŞKUR anketleri üzerinden de ayrıca gerçekleştireceğiz. Ancak İstanbul Sanayi Odası’nda yapılacak çalışma, çok daha özel ve sahaya dayalı bir nitelikte olacaktır. Yüz yüze yapılacak görüşmelerle, sektör temsilcilerimizin katkıları sayesinde teknik becerilerin en doğru şekilde ortaya konulacağına inanıyoruz” dedi.
‘SEKTÖRDEN TECRÜBELİ KİŞİLERİN EĞİTİM SÜRECİNE DAHA FAZLA DAHİL OLMASINI ÖNEMSİYORUZ’
Özvar, “Sektörden tecrübeli kişilerin eğitim sürecine daha fazla dahil olmasını önemsiyoruz. Sanayi kuruluşlarımızda yıllarca deneyim kazanmış nitelikli uzmanlarımızın, özellikle meslek yüksekokullarında ve uygulamalı eğitim programlarında eğitmen olarak görev alması, doktoralı sektör çalışanlarının üniversitelerimizde kısmi zamanlı öğretim elemanı olarak katkı sağlaması, öğrencilerimizin pratik bilgi ve becerilerinin gelişmesi açısından büyük bir fırsattır. Bu yaklaşım, sadece öğrencilerimizin niteliğini artırmakla kalmayacak, aynı zamanda üniversite ile sektör arasındaki etkileşimi de güçlendirecektir. Akademisyenlerimizin salt danışmanlık yapmanın ötesine geçip sektör tecrübelerini artırmalarını arzu ediyoruz. Üniversite öğretim elemanlarının iş dünyasında belirli dönemlerde görev alarak güncel üretim süreçlerini, teknolojik yenilikleri ve iş dinamiklerini doğrudan tecrübe etmeleri, yükseköğretim müfredatına önemli katkılar sağlayacaktır. Öğrencilerimize sağlanan sigorta ücretleri veya mali destekler, kimi zaman yanlış yorumlanmakta ya da gereksiz bir yük gibi görülmektedir. Oysa işyeri eğitimi yapan veya staj gören her öğrenci, sektörün geleceğine yapılan bir yatırımdır. Bu insan kaynağını doğru değerlendirirsek, sektöre dönüşü ve katkısı da o ölçüde yüksek olacaktır. İnanıyorum ki öğrencilerimizi geleceğe daha sağlıklı ve isabetli hazırlama misyonumuz firmalarımızın ve şirketlerimizin desteği ile ancak başarılı olacaktır” dedi.