İlyas Salman’la Zamanın Hafızasında Bir Yolculuk
Bazı yüzler vardır; sadece bir dönemi değil, bir halkın kalp atışlarını, sızısını, inadını, umudunu taşır.
İlyas Salman, o yüzlerden biri.
Sadece bir oyuncu değil, bir söz. Bir duruş. Bir hatırlatma.
Sinemamızın halkçı damarını taşıyan, politik duruşuyla da belleklere kazınan İlyas Salman, Begen Stüdyoları’nda gerçekleşecek özel bir söyleşiyle izleyiciyle buluşuyor. “Hatırladığım İlk…” başlığıyla hazırlanan bu tematik sohbet, izleyiciyi hem Salman’ın kişisel hafızasına hem de bir toplumun bastırılmış anılarına doğru şiirsel bir yolculuğa çıkarıyor.
İlyas Salman, Türkiye sinemasında sadece bir oyuncu olarak değil, aynı zamanda bir ses olarak iz bıraktı.
“Çiçek Abbas”, “Banker Bilo”, “Şekerpare”, “Züğürt Ağa”, “Yoksul”, “Karanfilli Kadın”, “Bir Yudum Sevgi”, “Adak”, ve daha niceleri…
Kimi zaman bir garibanı, kimi zaman bir başkaldıranı, kimi zaman da sistemin çarkları arasında ezilmiş ama gülümsemekten vazgeçmeyen bir halkın temsilcisini oynadı.
Rol almadı; yaşadı.
Anlatmadı; hissettirdi.
Ve şimdi, tüm bu birikimiyle, sahne gerisindeki gerçek insanı anlatıyor.
“Hatırladığım İlk…” söyleşisi, sadece İlyas Salman’ın hayatındaki ilkleri konuşmakla kalmıyor; aynı zamanda sanatın politik gücünü, belleğin toplumsal yönünü ve Türkiye’de kültür sanat alanında yaşanan yapısal sorunları da masaya yatırıyor.
İlk sahne korkusu, ilk yasak, ilk susturuluş, ilk alkış…

Ama en çok da, içe işleyen ilk duygular.
Kimi zaman sesi titreyerek, kimi zaman susarak anlatıyor Salman. Çünkü bazı anılar sessizlikte daha çok konuşur.
Bugünün izleyicisine, geçmişin yalnızca nostaljik bir hatıra olmadığını; aksine bugünü anlamak ve yarını şekillendirmek için bir pusula olduğunu hatırlatıyor bu sohbet.
İlyas Salman’ın tiyatrodan beyaz perdeye, romandan müziğe uzanan çok katmanlı üretimleriyle birlikte; bu özel söyleşi de bir sanatçının değil, bir dönemin vicdanını yansıtan aynalardan biri olmayı amaçlıyor.
“Hatırladığım İlk…” sadece bir söyleşi değil;
bir ağıt,
bir direniş,
bir hatırlayış.
Kalbinde hâlâ eski filmlerin ışığına yer açan, bir repliğin arkasındaki yarayı görebilen, sanatın sadece eğlendirmek değil; düşündürmek ve dönüştürmek olduğuna inanan herkesi bekliyoruz.