Gizem CENGİL-Emirhan YÜZÜGÜLDÜ/ANKARA, – DIŞİŞLERİ Bakanı Hakan Fidan, “Rusya ile Ukrayna arasındaki savaşa adil ve kalıcı bir çözüm bulunması gerekmektedir. Savaşı sona erdirmeye yönelik müzakerelerin önünde bazı zorluklar var. Ancak bu zorluklar diplomatik çözüm arayışlarını asla engellememeli. Türkiye olarak müzakereleri desteklemeyi sürdüreceğiz” dedi.
Dışişleri Bakanı Hakan Fidan, Estonya Dışişleri Bakanı Margus Tsahkna ile bakanlıkta bir araya geldi. Fidan ve Tsahkna, ikili görüşmenin ardından ortak basın toplantısı düzenledi. Bakan Fidan, “Şu anda ikili ticaret hacmimiz 520 milyon dolar civarında ama inşallah bunu en kısa zamanda 1 milyar dolar mertebesine çıkarmayı hedefliyoruz. Bu açıdan ekonomi ve ticaret ortak komitesinin ilk toplantısını en kısa süre içinde ülkemizde gerçekleştirmeyi planlıyoruz. Savunma sanayi, iş birliğimizi geliştirmeyi hedeflediğimiz alanlardan birini oluşturuyor. Teknoloji, dijitalleşme, siber güvenlik ve yenilenebilir enerji gibi alanlarda ortak çalışmalar gerçekleştirmek istiyoruz. Görüşmelerimizle bölgemizdeki bağlantı sağlığı geliştirmesine sunabileceğimiz katkıları da ele alıyoruz” ifadelerini kullandı.
‘TIKANIKLIKLARIN AŞILABİLECEĞİNE İNANIYORUZ’
Türkiye’nin geçtiğimiz nisan ayında Üç Deniz Girişimi’ne stratejik ortak olduğunu hatırlatan Fidan, “Üç Deniz Girişimi çerçevesinde Estonya’yla beraber geliştirebileceğimiz projelere ayrıca önem atfediyoruz. Bugünkü görüşmelerimizde, NATO kapsamındaki iş birliğimizi ve Avrupa Atlantik Bölgesi’nin güvenliği konusunu ele alıyoruz. Türkiye, NATO’nun doğu kanadındaki müttefikleriyle dayanışma içinde hareket etmektedir. Bu çerçevede NATO Baltık Hava Polisi Misyonu’nda önümüzdeki yıl görev almayı planlıyoruz. Sürekli olarak vurguladığımız gibi Avrupa güvenlik mimarisi, caydırıcı kapasiteye ulaşmak zorundadır. Bu bakımdan dar siyasi hesaplar yerine stratejik bir başarıyla hareket edilmesi tüm tarafların çıkarınadır. Türkiye olarak, Avrupa Birliği’nin savunma ve güvenlik alanındaki girişimlerinin, NATO’yu tamamlayıcı nitelikle olması gerektiğini düşünüyoruz. Bu alanda atılacak adımların, AB üyesi olmayan müttefikleri de kapsayacak şekilde yürütülmesini açıkçası bekliyoruz. Keza Türkiye’nin sevk mekanizmasına etkin katılımı, hem ikili ilişkilerimiz hem de Avrupa’nın güvenliği açısından kritik önem taşımaktadır. Bugünkü görüşmelerimizde ayrıca, Türkiye’yle AB arasındaki ilişkileri de ele aldık. Sıkça vurguladığımız bir husus var. Zamanın ruhu, Türkiye-AB ilişkilerine uzun vadeli çıkarlarımız açısından bakılmasını gerekli kılmakta. Sayın Cumhurbaşkanımız, bu konudaki irademizi ortaya koymuştur. Her fırsatta da koymaya devam etmektedir. Aynı kararlılığı AB tarafının da göstermesi halinde Türkiye’nin adaylık sürecinde yaşanan tıkanıklıkların aşılabileceğine inanıyoruz. Bu vesileyle Estonya’nın ülkemizin AB üyeliğine uzun yıllardır verdiği destek için ayrıca huzurlarınıza teşekkür etmek istiyorum” diye konuştu.
‘SOMUT ÇÖZÜMLER İÇİN ÇABA HARCIYORUZ’
Gümrük Birliği’nin güncellenmesi ve vize serbestisi diyaloğunun yeniden canlandırılması gibi konuları da ele aldıklarını ifade eden Fidan, “Vatandaşlarımızın vize başvurusu süreçlerinde yaşadığı zorluklar da gündemimizde yer almakta. Bu konulardaki beklentilerimizi her fırsatta dile getiriyoruz ve somut çözümler bulunması için çaba harcıyoruz. Görüşmelerimizde güncel bölgesel ve küresel gelişmeleri de ele almaktayız. Rusya ile Ukrayna arasındaki savaşa adil ve kalıcı bir çözüm bulunması gerekmektedir. Savaşı sona erdirmeye yönelik müzakerelerin önünde bazı zorluklar var. Ancak bu zorluklar diplomatik çözüm arayışlarını asla engellememeli. Türkiye olarak müzakereleri desteklemeyi sürdüreceğiz” dedi.
‘ATEŞKESİN KALICI OLMASI İÇİN ÇABA HARCAMAKTAYIZ’
Gazze’de yaşanan son gelişmeleri ele aldıklarını dile getiren Fidan, “Netanyahu bütün dünyanın gözleri önünde ateşkesi ihlal etmek ve soykırımı yeniden başlatmak için bahane aramakta. Kalıcı barış umudunun korunması ve bölgesel güvenliğin tesisi bakımından İsrail’in ateşkese riayet etmesi şarttır. Türkiye olarak Şarm El-Şeyh deklarasyonuna imza atarak önemli bir sorumluluk üstlendik. Bugün de ilgili tüm ülkelerle yakın temas ve eşgüdüm halinde ateşkesin kalıcı olması için çaba harcamaktayız. Uluslararası toplumun da İsrail’e gerekli mesajları vermesi bu açıdan önem taşımaktadır” ifadelerini kullandı.
‘İNSANİ YARDIM GEMİMİZ 17 EKİM GÜNÜ EL-ARİŞ LİMANI’NA ULAŞTI’
Gazze’ye yönelik insani yardımların aralıksız devam ettiğini belirten Fidan, “Bakanlığımız, Sağlık Bakanlığı, AFAD ve Kızılay yetkilileri yardım çalışmalarımızı yürütüyorlar. 900 ton malzeme taşıyan insani yardım gemimiz 17 Ekim günü El-Ariş Limanı’na ulaştı. Mütakip insani yardım seferinin hazırlıkları da inşallah yakında tamamlanacak. Ayrıca Filistinli kardeşlerimizi tedavi amacıyla ülkemize getirmek için tüm imkanlarımızı halihazırda seferber etmiş durumdayız. Gazze’nin yeniden inşası için elimizden geleni yapmaya devam edeceğiz. İnanıyoruz ki sabır ve dayanışma yoluyla Gazze yeniden ayağa kalkacaklar. Bugün ayrıca Suriye’yi de şöyle kısaca ele aldık. Suriye’de barış, huzur ve istikrarın tesisi için de desteğimizi sürdürmekteyiz. Ulaştırma, sağlık ve enerji gibi konularda somut projeler yürütüyoruz. Tabiatıyla sürdürülebilir kalkınma ancak gerekli güvenlik koşullarının sağlanmasıyla mümkün olacaktır. Bunun için ise Suriye’nin toprak bütünlüğü ve birliği bakımından önem taşıyan 10 Mart mutabakatının tümüyle ve tam anlamıyla uygulanması elzemdir. Bu entegrasyon fırsatının gerçekçi bir yaklaşımla değerlendirmesi, Suriye’nin geleceği bakımından anlamlı bir gelişme olacaktır. Bugünkü görüşmelerimizi Estonya’yla iş birliğimizi ve dostluğumuzu daha ileriye taşma yönündeki ortak irademizi pekiştirmiştir” diye konuştu.
‘BÜYÜK UYUM İÇERİSİNDE ÇALIŞIYORUZ’
Gazetecilerin sorularını da yanıtlayan Fidan, AB ile ilişkilerin başka bir aşamaya geçtiğini belirterek, “Bu hafta dün özellikle yapılan Almanya Federal Cumhuriyeti Şansölyesi Friedrich Merz tarafından ziyaret önemliydi. Toplantılar sonrası Cumhurbaşkanımızın ve Almanya Şansölyesi Merz’in, Türkiye’nin Avrupa Birliği üyeliği konusunda iradelerini geriden beyan etmeleri aslında Avrupa Birliği’yle ilişkilerimiz açısından önemli gelişmelerden birisi diye düşünüyorum. Cumhurbaşkanımız, bu konudaki Türkiye’nin stratejik hedefinin AB üyeliği olduğu konusundaki iradelerini beyan etmişlerdir. Şansölye Merz de Türkiye’nin Avrupa Birliği’ne ilgili üyeliği konusunda pozitif görüşünü ve desteğini ifade etmişlerdi. Bu bence kıymetli. Bundan sonra ne yapılabilir? Bundan sonra tabii epey zamandır yapılmayan dondurulan, yüksek düzeyli temasların başlatılması, mekanizmaların işletilmesi fevkalade önemli. Bunlar tabii üyelikle ilgili konular. Üyeliğe gidilirken arada atlanılmaması gereken bazı konular var. İşte vize serbestisi, Gümrük Birliği’nin güncellenmesi ve başka birkaç teknik konu daha var? Bu konulardaki görüşmelerimiz devam ediyor. Bütün bunlar olurken tabii Türkiye-AB ilişkilerini de yeni bir ruhla mevcut jeopolitik ortamın oluşturduğu yeni atmosferde ele alıyoruz. İngiltere, Türkiye, Norveç gibi Avrupa’nın doğu, batı, kuzey kanadında olan ülkelerin bir araya gelip; ‘Avrupa bölgesinin genel manada yeni bir güvenlik mimarisi anlayışı nasıl olabilir, bölgemiz bu güvenlik mimarisinin altından daha nasıl istikrar, refah, huzur üretebilir’; Türkiye bu bu arayışların içerisindedir, içinde olmaya da devamlı önünde bir irade beyanı mevcuttur. Tabii bu konudaki stratejik görüşe sahip olan ve bu işin kıymetini bilen, ehemmiyetini anlayan dostlarımız bu meseleye büyük önem vermekteler. İngiltere, Türkiye ve Avrupa Birliği’nin yeni Avrupa Güvenlik Mimarisi’nin oluşturulmasında ortak hareket etmeleri gerektiği, belli bir senkronizasyonun olması gerektiği konusunda bu işin uzmanları ve vizyon sahibi stratejik politikacıları hemfikir. Bu yöndeki çalışmalarımız devam ediyor. Kısaca özetlemek gerekirse iki yolda aynı anda çalışıyoruz. Birisi AB’yle üyelik müzakereleri ve diğer AB kurumlarıyla olan ilişkilerimizin canlandırılması ve daha ileri taşınması. İkincisi AB’yi de aşan İngiltere, Norveç, Türkiye gibi ülkelerin bulunduğu Avrupa bölgesinin genel güvenlik mimarisinin yeniden nasıl şekilleneceği, NATO’yla bunun ilişkisinin ne olacağı konusunda bir yoğun mesai trafiği içerisindeyiz” ifadelerini kullandı.
‘İNSANİ YARDIMLARIN ÖNÜNDE ENGELLER VAR’
Gazze’deki ateşkes için kaygıları olduğunu dile getiren Fidan, şöyle konuştu:
“Özellikle İsrail’in, Netanyahu hükümetinin nihai hedeflerini engelleyecek olan bu ateşkesin ve barış anlaşmasının kırılgan bir zeminde devam etmesi için belli çevrelerin ciddi çalışması olduğunu görüyoruz. Ama buna rağmen uluslararası toplumun kahir ekseriyeti, ateşkesin devam etmesi orada devam eden soykırımın yeniden başlanmaması ve yerlerinden edilmiş insanların evlerine dönmelerin konusunda bir insani mutabakat var. Bu insani mutabakatın siyasi mutabakata, siyasi mutabakatın da fiili uygulamaya dönmesi yönündeki aşamalarda sürekli çalışıyoruz. Şarm el-Şeyh’te atılan imzalar siyasi mutabakatın en üst seviyesiydi. Sayın Trump’la beraber Sayın Cumhurbaşkanımız ve diğer garantör devletlerin imza atmış olması, bu açıdan tarihi bir dönüm noktasıydı. Şimdi birkaç alanda beraber çalışıyoruz. Birincisi ateşkesin devam etmesi için, ortada yanlış anlaşılmaların olmaması için taraflarla müzakereler devam ediyor sürekli. İnsani yardımların içeriye girmesi için gerekli çalışmalar var. Ama üzülerek ifade etmek isterim ki istediğimiz miktarda insani yardımın içeriye girmesinin önünde hala İsrail tarafından konulan engeller var. Diğer taraftan ikinci aşamaya nasıl geçirilmeli, istikrar gücü ve diğer barış planında belirtilen organların nasıl hayat bulacağı meselesi şu anda tartışılan konular. Bazılarında ileri tartışmalar yapılıyor, bazılarında başlangıç aşamasında. Bir Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi kararı çıkartılmasıyla alakalı bir çalışma bir taraftan devam ediyor, dar bir çevrede. Diğer taraftan uluslararası istikrar gücüne yönelik askeri formasyon nasıl teşekkül ettirilecek; ona yönelik devam eden sessiz çalışmalar var, belli ülkeler tarafından. Biz bunların hepsini takip ediyoruz, hepsinin içerisindeyiz.”
‘BARIŞ PLANI UMUT IŞIĞI OLDU’
Gazze ile ilgili Türkiye’nin çalışmalarını anlatan Fidan, “Geldiğimiz aşamayı değerlendirmek ve ‘Bir sonraki aşamada hep beraber neler yapabiliriz’ diye New York’ta Sayın Trump’la beraber bir araya gelen ülkelerin dışişleri bakanlarıyla pazartesi günü inşallah İstanbul’da bir toplantı gerçekleştireceğiz. Bu toplantı bizim açımızdan oldukça önemli. Biliyorsunuz bu 8 ülkenin siyasi liderleri, Sayın Trump’la New York’ta bir araya gelerek çok önemli bir tarihi anlaşmanın zeminini oluşturmuşlardı. Orada bir görüş birliği oluştu. O görüş birliğinden sonra da bir barış planı ortaya çıktı. Bu barış planı da gerçekten devam eden krizin çözülmesi için herkes açısından bir umut ışığı oldu. Şimdi bunun önünde engeller var mı, sorunlar neler, bir sonraki aşamada neler yapmamız gerekiyor, batıdaki dostlarımızla neler konuşacağız, Amerika’yla devam eden görüşmelerde ne türden destekler var? Bunların hepsini pazartesi günü yapacağımız toplantıda inşallah ele alacağız. Bu ve buna benzer çalışmalarımız devam ediyor. Her gün çok sayıda basına yansıyan yansımayan telefon görüşmelerimiz var. Diplomatlarımızın temasları var. Diğer kurumlarımızın temasları var. Bunlar hepsi bir havuzda toplanıyor. Kararlarımızı veriyoruz. Çalışmalarımıza devam ediyoruz” dedi.


 
						
					