Türkiye ekonomisi, yılın ikinci çeyreğinde beklentilerin üzerinde bir performans göstererek yüzde 4,8 oranında büyüdü. Türkiye İstatistik Kurumu (TÜİK) tarafından açıklanan bu veri, ekonomik aktivitenin canlılığını koruduğunu bir kez daha ortaya koydu. Ancak bu olumlu tablo, yüksek enflasyon ve sıkı para politikalarının getirdiği zorluklarla birlikte değerlendiriliyor.
Ekonomistler, büyümenin motorunun iç tüketim ve ihracat olduğunu belirtiyor. İç talebin güçlü seyri, özellikle perakende ve hizmet sektörlerinde canlılığı artırırken, dış talebin de katkılarıyla büyüme ivme kazandı. Sanayi üretimi, inşaat ve tarım sektörleri de büyümeye destek verdi.
Ancak, büyüme rakamları piyasaları tam anlamıyla rahatlatmış değil. Zira ekonominin en büyük sorunları olan enflasyon ve yüksek faiz oranları gündemdeki yerini koruyor. Son açıklanan enflasyon verileri, fiyat artışlarının hala yüksek seviyelerde olduğunu gösteriyor. Bu durum, hane halkının alım gücünü düşürürken, şirketlerin maliyetlerini de artırıyor.
Hazine ve Maliye Bakanlığı, enflasyonla mücadele politikalarının kararlılıkla sürdürüleceğini ifade ediyor. Merkez Bankası’nın faiz artırımları, enflasyonu düşürmeyi amaçlayan birincil araç olarak kullanılıyor. Ancak yüksek faiz oranları, krediye erişimi zorlaştırarak ve yatırımları yavaşlatarak ekonomik büyümeyi baskılayabilir. Bu da ekonomi yönetimi için büyüme-enflasyon dengesini koruma zorunluluğunu ortaya koyuyor.
Uzmanlar, yılın geri kalanında büyüme hızının bir miktar yavaşlayabileceğini öngörüyor. Küresel ekonomideki belirsizlikler ve iç piyasadaki baskılar, bu yavaşlamanın ana nedenleri olarak gösteriliyor. Türkiye ekonomisinin önümüzdeki dönemdeki performansı, uygulanacak para ve maliye politikalarının başarısına bağlı olacak.