Mustafa Camuzcu
Avrupa Birliği, Suriye’ye uyguladığı ekonomik yaptırımları kaldırma kararı aldı. AB Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Kaja Kallas’ın ağzından çıkan bu cümle, bir diplomatik cümle olmaktan öte, on yılı aşkın bir yıkımın ardından kurulan yeni oyunun işaret fişeği.
“Bugün Suriye’ye yönelik ekonomik yaptırımlarımızı kaldırma kararı aldık.”
Bu söz, aynı zamanda başka bir şeyi daha söylüyor: “Artık savaşın fotoğrafına başka bir çerçeveden bakıyoruz.”
Halk İçin mi, Rejim İçin mi?
AB’nin yaptırımları kaldırma gerekçesi “insani nedenler” olarak açıklansa da, bu kararın politik sonuçları da kaçınılmaz. 2011’den bu yana milyonlarca insanın yaşamını yitirdiği, yerinden edildiği ve hayatta kalanların en temel ihtiyaçlara ulaşamadığı bir ülkeden söz ediyoruz. Ancak mesele yalnızca un, ilaç ve mazot değil. Mesele aynı zamanda iktidarın bu kaynakları nasıl ve kime dağıttığı.
Yaptırımların kalkması rejimin ekonomik manevra alanını genişletirken, Suriye halkının bundan doğrudan fayda görüp görmeyeceği belirsiz. Çünkü rejimle halk arasındaki ilişki, uzun süredir bir “otoriter denetim – hayatta kalma” denklemine sıkışmış durumda.
Gerçek İyileşme Mümkün mü?
Elbette, halkın nefes alacağı her aralık değerlidir. Her kamyon insani yardım, her açılan sağlık merkezi önemlidir. Ancak Avrupa Birliği’nin bugünkü hamlesi, bu iyileşmeyi gerçekten halk için mi hedefliyor, yoksa Suriye sahasındaki jeopolitik dengelere mi göz kırpıyor, bunu zaman gösterecek.
Bir yandan Ukrayna’daki savaşla baş etmeye çalışan AB, diğer yandan Ortadoğu’daki göç dinamiklerini kontrol altına almaya çalışıyor. Bu bağlamda, Esad rejimiyle dolaylı yoldan kurulan “normalleşme”, belki de “istikrar adına” pragmatik bir işbirliğinin ayak sesleri.
Türkiye İçin Ne Anlama Geliyor?
Türkiye, on yıldan uzun süredir milyonlarca Suriyeli mülteciye ev sahipliği yapıyor. Avrupa’nın bu adımı, Ankara’nın mülteci politikasında da baskı yaratabilir. Avrupa, “artık Suriye daha yaşanabilir” mesajı vererek, geri dönüşleri hızlandırmak isteyebilir. Oysa geride kalan tablo hâlâ parçalı, kırık ve güvensiz.
Unutmadan: Hafıza da Bir Direniş Biçimidir
Suriye’de yıkılan yalnızca binalar değildi; hayatlar, hafızalar ve umutlar da çöktü. Bugün ambargolar kalkıyor olabilir. Ama bu kalkış, sorumlulukları unutturamaz.